tERAS

terasa çıktım hava almak için,
korkuluklara koydum ellerimi sağ ve sol.
ufka doğru kalkık kafam,
sınırsız, dört tarafım,
aydınlık gökyüzü,
turkuaz deniz,
esinti koştu geçti, zımpara gibi saçlarımın arasından.
göz kapaklarıma kirpiklerime kulaklarıma çarptı.

gözlerimi açtım,
korkuluklardan eğildim ve aşağı doğru baktım,
dışımda kalmış bu güzelliğin, içini tanıyabilmek için.
karşılaştım belli belirsiz yapraklarla; beni ilk gören.
yeşiller, biraz koyu bazen açık, nasıl güzeller.
dürüstçe söylemeliyim;
ürperdim ve etkilendim estetikliğinden ve zerafetinden,
içimi enerji doldurdu hoş bi sohbet gibi, çarpışan dudaklardan çıkmış,
sarmaşıktır belki; 
kendi kendine dolanmış bacakları,
ve birbirlerine kıvrılmış kolları ile.
kitap gibi okumak,
hatta öpmek istedim onu.
yalnız,
bu zerafet ile deniz arasında bir kumsal vardı ki...
o; kolayca kavuşmuş denizine.
yetercesine kum biriktiremeden.
deliler gibi sevsem şu güzelliği,
kumsal bozacak...
iz olsam geçecek,
ateş yaksam sönecek,
bir dalganın vuruşuyla.
çöpleri de çevresine toplamış üstelik,
anlamsız bir kulüp toplantısı gibi.
şu kumsalı görmeseydim eğer,
karşımda bir deniz,
bir de sarılınası bi sarmaşık,
karışır girerdim,
parlak kum taneleri olarak, 
şu güzelliğin içine, arasına, altına...

hayal kurmayı sürdüremedim, 
o kumsalı gördükten sonra.
vedalaştım,
gitmeyi istemediğim halde.
çektim ellerimi korkuluklardan, sol sağ.
döndüm geri.
özledim ama zaten hep özlerim.
yine de alışamadım doğrusu, susmayan şu açlığa.

durur muyum bir gün, hava almak için gittiğim,
başka bir hayalde,
değişmiş bir terasta
ya da yüksek bir dağın soğukluğunda?
gerçekler kirletmezse hayallerimi, 
neden olmasın, dururum elbet!


Bu blogdaki popüler yayınlar

Mentalist dizisi çözümlemelerim ve tahminlerim -spoiler-

Kendimiz için ne yapmalıyız ? -10 madde-

DuLDa 2015 & 2016 & 2017