Kayıtlar

2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

hakkı da buran dost-u viran

daha sen yokkenden beri gayem gelişim ve gerçekleşemez olmadan değişim hatırladım ilk sen kurmak istemiştin iletişim yaptığın yanlışları bilmek benim değil senin işin ilk kez küçümsediğinde bana ait zekayı yükselttin zaten uzanamamış olduğun çitayı ürkek değil, erkek gibi aşağıladım seni haklıydım, yine de korkak gibi pusuya yattın gün geldi ilk kez istedim dinlemeni derdimi tükürdün ve ittin nankör bi pislik gibi barınağından kalktığında tanıdım o yalancı yüzünü bizim ufaklık, kutusundan çıkmış saklı bir hançer gibi sineye çektim gülen iki yüzlü suratını yine de kabahatini bilmenin ve özrünün hatrına ama pişman olacaktır elbet sen gibi biri onca pişmanlıklarının inadına gelecekti görecektim, elbet bu sefer hazırlıklı olduğum bir ihaneti yarışa girdin beni her gördüğünde, ve hatta her görmediğinde, kendince haklısın...! ben hiç değişmedim, çünkü yarışta geçmek istediğin 9 sene önceki ben hala fakat sen ufak kibir diktatörlüğünü yaşatırken o küçük kafanda göremedin

tüccar dost

                                               tüccar tüccarlık maddiyatı satmaktır, maneviyatın satılması ise imansızlığa meyil etmektir. insanın, dostunu satmasının bir berisi, kendini satmasıdır. dostunu satmasının bir ötesi anasını satmasıdır. anasını satmasının bir ötesi de vatanını satmasıdır. sözün özü; maneviyatı satmaya meyil etmenin ötesi yaştır, berisi taştır. .......................................                                                  dost derler ki nedir dost? dost eşdir, eşin dostundur. eşin eş midir, dost olmadıkça? nedendir ki?  kardeşindir, yoldaşındır, iyilik adına gidilen tüm yol'arda. dost anandır, babandır, ailendir, ve destek oldukça zor anında. dost arkadaştır, paylaşıp, mutlu olduğun her anında. kimdir? dost kendindir, ve kendiyle dost olan ancak dost ola!

görgüsüz

küçükken çok lüks otellerde kaldım çok güzel yemekler yedim çok güzel kızlarla tanıştım çok güzel müzikler dinledim en iyilerinden, türk ve yabancı .... Ülke dışında ve içinde çok yer gördüm... yurtdışılarına ve yabancı insanlara da, burjuva kulüplere de aşinayım daha 10 yaşımdayken rotary desenli battaniyeye yatıyordum ve şimdi gelmiş sidik yarıştırıyorlar benimle bazıları, 18 yıldır hiç laf etmedim amma bilmenizi isterim; ..... en güzel yemekleri yedim ama doyduğumda zorla devam etmedim gördüğüm en güzel kızlar ulaşabileceğim kadar yakındılar ama elimi bile sürmedim üstelik hiç kalmadı aklım... şunun farkındayım; hala domuz gibi, bu ihtişamın peşinde koşan ve doyum nedir bilmeden hayatta her gördüğünü yiyen, tüketen insanlarla, hiç görmemiş olan ve her gördüğüyle ahkam kesen hava meraklıları tamamen aynı yerdeler... çünkü her birinin gözü aç, asla doymuyorlar, insanları yiyorlar, yemekleri yiyorlar, havayı yiyorlar, toprağı yiyorlar, ömürlerini yiyorlar, fak

adalet !

insanın özü ve başlangıcı duygulardır duyguların da özü artı ve eksi cereyanlardan oluşur... sevme ,yardımseverlik ,fedakarlık, utanma(ar), sevilme duygusu bi tarftan, nefret, öfke, arsızlık ,bencillik, kibir, kıskançlık diğer taraftan iyi bir eylemi icra ederken niyetiniz temiz olsa bile aklınıza nasıl menfaat sağlıyabilirim gibi bir düşünce gelebildiği gibi (toyluk zamanlarında/ ayırdetme yeteneğini kontrol edemiyorken) kötü bir eylemi gerçekleştirirken de vicdanınıza merhamet duygusu düşebilir....(toyken ve kontrolsüzken) kötü düşünceler sizi hep belli başlı bir kaç yeteneğiyle yakalar örneğin ısrarcılık, ya da bence en önemli ve çok gelştirmiş olduğu yeteneği olan aldatıcılık! bakınız aldatıcılık en ustaca kullandığı silahıdır ve de en kuvvetlisi... kibir bir yanılgıdır, yani algınızın aldatılmasıdır para,güzellik, güç bunların hepsi aldatıcıdır, algınızı yanıltır. bazen gözlerinizi bazen dilinizi bazen burnunuzu aldatır... bazen de aklınız aldanır.... iyi düşünc

televizyon

Resim
 Listen to me! Television is a circus, a carnival, a traveling troupe of acrobats, storytellers, dancers, singers, jugglers, sideshow freaks, lion tamers and football players. We’re in the boredom-killing business. So if you want the truth, go to God. Go to your gurus. Go to yourselves, because that’s the only place you’re going to find any real truth. But, man, you’re never gonna get any truth from us. We’ll tell you anything you wanna hear. We lie like hell. We’ll tell you that Kojak always gets the killer and that nobody ever gets cancer at Archie Bunker’s house. And no matter how much trouble the hero is in, don’t worry. Just look at your watch. At the end of the hour, he’s gonna win. We’ll tell you any shit you want to hear. We deal in illusions, man. None of it is true! But you people sit there day after day, night after night, all ages, colors, creeds. We’re all you know. You’re beginning to believe the illusions we’re spinning here. You’re beginning to think that the

ruhunuzu doyuran şeyi özler gönlünüz

geçenlerde bir müzik sevdim... hemen, duymamak için durdurdum...! düşündüm... kendi kendime şöyle dedim; bu müziği bir kez dinledikten sonra, asla ilkinin tadını vermeyecek 2. dinlemem. öyleyse ilk başta aldığım hazzı tekrar nasıl alabilirim ? bi yanım sabırsızlıkla müziği dinlemek isterken, öteki yanım daha da çok yanıtı bilmek istiyordu. bahsettiğim haz, size müziğin hissettirdikleri ve düşündürdükleridir, bidaha asla aynı tadı alamazsınız... bu işi kaydetmenin bir yolu da yok ! kısa ve yoğun bir beyin jimnastiğinden hemen sonra farkettim ki; onu bir kez dinledikten sonra bünyene katıyorsun, tabiki 3. kez dinlesen de sana ilkinin tadını vermeyecektir , bir kaç dakika önceki sen sendin, şimdi artık o beğendiğin müzik artı sensin... ve istersen hafızanı silsinler, o müzik yine ilk dinlemendeki tadı vermeyecek... ruhuna kattın artık onu... bu yüzden hiçbir şeyin ilki kadar zevk vermez size ikincisi. ruh doygunluğu budur... birdaha aynı zevki almak olsun korkunuz,

özsöz 7

kadınlara;para ya da güçle sahip olmaya kalkışan hiçkimse erkek değildir, olsa olsa gaddardır! bir ülkede kadınlar; hakka, özgürlüğe, adalete sahip değilse, dövülüyor, tecavüze uğruyor ve aşağılanıyor ise, toplumca gerilemenin, hatta muhtemelen çöküşün de eşiğine gelinmiştir. bir ülkenin gelişmişliği; o ülkenin, kadınlarına gösterdiği kıymetten anlaşılır. kadının kadınlık görevidir, kibar, zarif ve saygın olabilmek. kendine saygısı olmayan, kendine değer vermeyen bi kadın, hayatta asla önem taşıdığını hisseden bir benliğe sahip olamayacak, ve asla önemsenmeyecektir. bi başarı kazandığınızda, kimse verdiğiniz emeğe ya da döktüğünüz saçlara bakmaz, "şans" yüzünüze gülmüştür o kadar, kaybettiğinizde ise kaybeden hep sizsinizdir, başka bir kişi veyahut sebep olmaksızın. sanat; çocukluk ruhunu kattığın her iştir. koca bir evreni tesadüf zincirleriyle mühürlemeye çalışmak ne kadar ufak bir aklın ürünüyse, bu küçük fikri çözüm sayıp, evreni kendi acizliğine indirgeme

yazabilmek için...

hep aynı konuları işleyen sığ fikirliler mutludurlar kopyaladıkları kitapların vermiş olduğu çalıntı ağırlıklardan. hiç uçmaya fırsat bulamadılar ki, görsünler kendi zincirlerini ve at gözlüklerini. hatta öyle ki; bulundukları konumda kendilerini farklı bile sanırlar. bir sivrisineğin sırtındaki parazitten farkları yoktur oysa, bulundukları dünyayı uçsuz bucaksız gibi görürken henüz ne uçsuz ufku görmüşlerdir ne de uçabilirler bucaksız. hür düşüncenin; dar görüşleri, kara duvarları ve traktör fikirleri takip eden römork öğütlenmeleri yok ne ihtiyacı kağıt ne de kalem. yazabilmek için de kitap kağıt kalem lüzum değil ! hür fikre sahip olunduktan sonra düşünceler kitaptır kağıtlar kumsaldaki kumlardır kalem ise bazen bir parmak bazense bir dal parçasıdır.

özsöz 6

- insanların sorun gördüğü yerde, sen çözüm görmelisin, ancak bu sayede, yapıcı ve yaratıcı olabilirsin. - şu hayatta; ne, ahmak akıllıyı anlayabilir, ne de akıllı, ahmağı anlayabilir. - eğer "din" insan içinse; "insan" olmaktır, ilk öncelik ! - anlayamayacağımız şeylerin olabileceği gerçeğini kabullenmek, herşeyi anlayabileceğimizi düşlemekten çok daha mantıklı ve akılcıdır. - hiçbir iddianız olmadığı halde, birileri sürekli belirli konularda meydan okumaya çabalıyorsa, muhtemel nedeni sizin onlara oldukça iddialı görünmenizdir. - sahip olmadığımız ya da mevcudiyetimizde barınmayan birşeyi, bir başkasına vermekten söz edemeyiz... umut gibi, sevgi gibi, mutluluk gibi, aşk gibi.... - hayvanları veya doğayı sevmek maharet değildir, insanı sevmektir gerçek marifet. - satılık bir ruhun olduktan sonra, ne için sattığının önemi yoktur. -     ahlaklıya ahlak öğretmeye kalkan arsızdan,       görgülüye adab-ı muaşeret âhkâmı kesen densizden,       zeki k

renkler

dünyaya renklerimizle geliriz bizi biz yapan şeylerdenlerdir. kişiye özgüdür duygularımız ve eksik yönlerimizdir eğer gerçekten çabalarsak ve yeterince parlarsak, işte o zaman birisi değil hiçkimse oluruz... amaç birlik beraberlik hiçkimse olmadan herşeye karışamazsınız ve herşeye karışamadan da bir ve beraber olamayız... burda yanlış anlaşılıp  tutturulan bir yol var o da ya daha çok renge sahip olma arzusu yani başkalarını kıskanma, aç gözlülük, doyumsuzluk... ya da başka renkler gibi olmaya çalışmak yani eziklik aymazlık sünepelik..... renginiz neyse o sadece size aittir, size özeldir asla başka renklere kapılmayın ya da asla diğer insanların sizi çevirmeye çalıştıkları gibi siyah ya da beyaz olmayın... renginizi katletmiş olursunuz.... işte bütün bu kulüpler partiler organizasyonlar örgütler hep bu amaçla vardır renkleri katletmek !!! ve bütün dar görüşler bütün tabular bu amaca hizmet ederer. siyah ve beyaz, sağ el ve sol el gibidir. eşliğin(paralel

Çizgiromanım için açtığım blog !!!

2 günlük bir çalışmanın ardından ; http://anemoryum.blogspot.com/  yayında :))

tERAS

terasa çıktım hava almak için, korkuluklara koydum ellerimi sağ ve sol. ufka doğru kalkık kafam, sınırsız, dört tarafım, aydınlık gökyüzü, turkuaz deniz, esinti koştu geçti, zımpara gibi saçlarımın arasından. göz kapaklarıma kirpiklerime kulaklarıma çarptı. gözlerimi açtım, korkuluklardan eğildim ve aşağı doğru baktım, dışımda kalmış bu güzelliğin, içini tanıyabilmek için. karşılaştım belli belirsiz yapraklarla; beni ilk gören. yeşiller, biraz koyu bazen açık, nasıl güzeller. dürüstçe söylemeliyim; ürperdim ve etkilendim estetikliğinden ve zerafetinden, içimi enerji doldurdu hoş bi sohbet gibi, çarpışan dudaklardan çıkmış, sarmaşıktır belki;  kendi kendine dolanmış bacakları, ve birbirlerine kıvrılmış kolları ile. kitap gibi okumak, hatta öpmek istedim onu. yalnız, bu zerafet ile deniz arasında bir kumsal vardı ki... o; kolayca kavuşmuş denizine. yetercesine kum biriktiremeden. deliler gibi sevsem şu güzelliği, kumsal bozacak...

insan yalnızken de sever

yaradılıştan beri bazı eksik yönlerimizin ve bazı artı özelliklerimizin olduğuna inanırım. mesela belli bi konuda çok mu sinirlisiniz? illa sizi delirtecek olaylar musallat olur başınıza, o konuda. üst üste ...!! siz çıldırıp pes edinceye kadar, tekrar ve tekrar... yani size usulca der ki; bak bu huyunu düzelt, düzeltmelisin... ve siz onu düzeltmeyene kadar da dünya üstünüze üstünüze gelir... o bitti mi? yenisi gelir... kendini geliştirmek hiç bitmez, ama herşey elbet daha iyiye gidecektir..  yol almak muazzam değil midir ya da,en azından, olduğun yerde saymaktan çok daha faydalı değil midir? yaradılıştan gelen eksiklerim var , hayata onlarla başladım, hatta öyle ki; bazıları başımı döndürdü, iyi özellikler sandım, yanıldım, karıştırdım... bütün eksiklerimi sayamayacağım, zira onlar artılarım kadar çoktu, ama artıymış gibi görünen eksiklerim olduğunu belirtmeliyim: bütün insanların değişebileceğine olan boş inancım gibi, ya da sevmeyi bilen bir kadınla elb

özsöz 5

sevebilmek için başka insanlara ihtiyacımız yok, sevildiğimizi hissedebilmemiz için başka insanlara ihtiyacımız var. ağaç gibi düşün kendini, su ile topraktan. ruhunun olduğunu düşün,  soluduğun havan. yanıcıdır, hepsinin özüne varan, güneşin suyun toprağın rüzgarın. ve güneştir büyüyüp olgunlaşmanı sağlayan. yakılandan daha mı çok yanar peki, yakan?  yalnızca kendine ağlayan insanlar, duygusal olamazlar...  acıya saygı duymayıp, kendi acı çektiğinde ise ahlayıp vahlayan, ağlayan insanlar var... bu açık bir samimiyetsizlik ve ikiyüzlülüktür. gün gelecek ki besleyip büyüttüğünüz o doymak bilmeyen nefsiniz, sahipsiz ve aç bir köpek gibi, kendine sahip olamayan sahibine de saldıracak ve herzaman olduğu gibi, yine, mutlaka zarar göreceksiniz. bu hep böyleydi... gelecekte de böyle olacak, bugün de böyleydi.... hiç içiniz yanmamışsa cehennem gibi, elbette inanamazsınız cehennemin varlığına.. verdiğin sözü tutmak, kendine duyduğun saygıdandı

MÜZİK ve ZEKA (şiddetle tavsiye edilir)

Resim
http://capulcular.bandcamp.com/album/apulcu-ark-lar http://capulcular.bandcamp.com/album/apulcu-ark-lar Harika müzikler, harika bir albüm. (favorim 77. parça) hepsi şahane, helal olsun!!! iyi dinlemeler !!!

Kandil'iniz mübarek olsun !!!

05.06.2013 saat: 23:05 BUGÜN KANDİL ! kandil'iniz mübarek olsun.... sevgi ve barış dolu olsun.... Rize'de eli taşlı sopalı bekleyen dindarlar bugünü unutmuş olacaklar ki, taşa sopaya ve küfre sarılmışlar... yazıklar olsun sizin müslümanlığınıza. bizim dilimiz ise barıştan yana ve duada... iyi insanlara, iyi kandiller !!

özsöz 4

- Nasıl ki, çömlekçi emeğine paha biçmeyi bilmez,  bi tacir de, killi toprağı şekillendiremez. - hayatı boyunca uyumuş bi insana,  bütün gördüklerinin bir rüya olduğu gerçeğini anlatamazsın. - adil olmadan adaletten, emek vermeden erbaplıktan söz edemezsin. - insanlar, olmadıkları gibi birine dönüştükleri için bu kadar çoktur belki !! daha çıkması gereken o kadar renkli kişilik var ki !? bütün insanlar tek renk olmaya çalıştıkça, özgün karakterler de dünyada varolabilmek için çırpınacaklardır elbet. - öldüğüm zaman, güzel bulunan sözlerim de ölebilir. kıymeti görülmeyip, zamanla unutulabilir. olsun. zaruriyet teşkil eden tek şey, güzel sonlandırmaktır ömrÜ. yazılan sözleri utandırmadan, gücendirmeden.  - iyi olmak mı, yoksa kötü olmak mı daha iyidir, soruyorlar... kötü olmak, daha iyi olsaydı eğer, "daha iyi" diye sorulur muydu aynı soru?  - hiçbir meziyeti yoksa bile kişinin, adam olmalı! böylece; herşeyi olsa da hiçbirşeyi yokmuş gibi hiss

alıp götürdüğünüz nedir benden?

sevildiğim kadından elmas cümleler işitir, karşılığını verebilmek isterim. kıpırdamaz dilim lakin. donakalırım, çıkmaz sesim. nedir benden alıp götürdüğünüz? sesim mi? eskiden kurduğum cümlelere koşsam, yakınına yaklaşamam. ne hale getirdiniz beni? düşsem, yere çarpmam. duysam görmem. görsem duymam. nasıl bir hal bu, yansam kanamam. sevildiğim kadına, onu sevdiğime dair sözler söylemek isterim. neredeydim, neredeyim? benden alıp götürdüğünüz nedir? kendim mi?

Mentalist dizisi çözümlemelerim ve tahminlerim -spoiler-

Resim
R.J.kim ve dizi finalinde ne olacak? (tahmin) not: bu yazı 5 sezonun tamamını izlemiş olanlar içindir. Tercihen dizinin 6. sezonu (henüz çıkmadı) bittikten sonra okunulmalıdır.  P. Jane = J R.J. = Red John Lorelei = L -spoiler- L el sıkışma mevzusunu önemsemiyordu, büyük ihtimalle farkında bile değildi ne söylediğinin. peki bu kadar detay bir bilgi nasıl oldu da r.j. 'nun eline geçti? Asıl sorun şu; beyninizde mutluluk uyandıran gizli bir bilgiyi, herhangi bi kişinin öğrenmesi nasıl mümkün olur? 2 seçenek var! ya siz o bilgiyi ona söylemişsinizdir, ya da o kişi sizin hafızanıza o bilgiyi yerleştirmiştir. burda önemli olan nokta şudur; sizi mutlu eden tek hatıranızı yalnızca siz bilebilirsiniz, ne o an yanınızda olanlar ne de aileniz bilebilir bu bilgiyi, siz söylemedikçe. peki J gibi bir hayatınız olsaydı bu bilgiyi payaşır mıydınız, ya da paylaşsanız kiminle ve ne amaçla paylaşırdınız? böyle bir bilgi nerde kullanılabilir? muhtemelen bir akıl hastanesinde,iyileşt

özsöz 3

insan vardır eşeği çeker, eşek vardır yükü çeker. ...."beyaz tavuk" dediğimizde bile, tavuk bembeyaz değildir. anlatılmak isteneni anlayabilmek gereklidir.... kendine güvenmezsen kendine değer vermezsin, kendine değer vermezsen, değer görmez, itilir ve kakılırsın. asil bir itin bile duruşundaki heybeti bulamazsınız, duruşu olmayan bi insanda. ihanetin en ağırını araştırıyorsanız, bulun en temiz insanı, sorun ona. size daha önce hiç görmediğiniz bir ağacı tarif edebilirim, fakat eğer daha önce hiç ağaç görmediyseniz, aynı tarifi yapsam bile tasvir edemezsiniz. hayatta hiç görmemiş, hiç duymamış, hiç tatmamış, hiç koklamamış ve hatta hiç dokunmamış bile olsanız, bütün bunların daha fazlasını zihninizde yaşayabilirsiniz eğer ruhunuzu kaybetmemişseniz. gördüğünüz tek şey gözlerinizin gördüğü kadarsa eyvah, zira eğer bilseydiniz ruhunuzun gördüklerini, kendinize yazıklanmaya başlardınız. size adalet burdadır diyen oldu mu, e o zaman neden bu isy

sanrının peşinden koşturmak

elbet size, cennetin bahçesinde yaşadığınızı zannettirecek bir kadın çıkacaktır, elbet size, cennetin bahçesinde yaşadığınızı zannettirecek bir güç, dokunulmaz olduğunuzu sandırtacak bir konum,  cennetin bahçesinde olduğunuzu zannettirecek bir huzur, şöhret, iş, para, ev ve evlilik çıkacaktır... uyanınız... ne kusursuzluk, ne mükemmellik ne de kusursuz bir mutluluk vaadedilir burada... hala mı huzur arıyorsunuz, yarı mutlu yuvacıklarınızda? hiç zamandır olmayacak tam mutluluk,tam huzur, tam güç, tamamlanmışlık ve mükemmellik... hayallerinizdeki dost, arkadaş, erkek, kadın, ev, iş, mevki, mutluluk... bırakın bunları... buraya eş bulmak için gelmedik. buraya iş bulmak için de gelmedik. bütün bunlar yalnızca bize eşlik eden şeylerdir. yoldaştır, gidilen yolda. sevdiğimiz her bir insan muhakkak ki ölecek,  belki biz yaşarken belki bizden sonra. buraya onlar için de gelmedik,  ya da onlar bizim için. istediğiniz herşey yanınızda olsaydı, dünya