Kayıtlar

Geçmişte Öne Çıkan Yayın

Kehribar

karıncalar kadar çoğuz, kehribar kadar özel, hiçbir şeyin yokluğu kadar değersiz. su sineğinin ömrü kadar günümüz, filin ağırlığına eş duygu yükümüz, belki görmüş geçirmiş bir zeytin ağacı ömrümüz. afrikada az sonra yakalanacak olan bir antilop, kibar ve simsiyah gözlü. ya da yağmur sonrası ezilip giden bir sümüklü böceğiz. bugün; soğuk, pis, acımasız hapishanemdeki 3bin793. günüm. hastalıktan eriyip gittiğim, yaşlılıktan hareket dahi edemediğim; tek beklediğim ölümüm. açlık ve susuzluktan derimin kemiğime yapıştığı, yalnız 9 nefes sonra, kalbi duracak olan bir ölüyüm. vatanımın bir avuç toprağı için, delice siperden atılmamla, alnımdan vurulup, yere serilmemin izletildiği bir anın göz yaşıyım. bir gaddarın umarsızlığınca umursanmamışlığım. ne olduğunu dahi anlamadan, kollarımdan kopmuş, kan ve revan içindeki bedenim. çocuğunu yok yere yitirmiş, kavrulan, paramparça bir yüreğim. zifiri okyanusun orta yerindeyim, ya da sırtlanların arasındayım, sürüden kopmuş aya

DuLDa 2015 & 2016 & 2017

Müzik: Dulda * Sözler: R. Levent Everest * ************** Göklere tırman sahillere düş Taşları fırlat yerden yere çarp Denizlere atla en tepelerden Kalbin hazırsa vur adrenalin Rüzgarı dinle yelkenleri aç Şansını zorla zincirleri ger Kılıcını çek o gardını alsın Kalbin hazırsa vur adrenalin Tekerleri dönder hızını arttır Yokuşları çık ve ardına bakma Koş koştukça limitini zorla Kalbin bağırır bas adrenalin Bedenini kaldır vur kaslarına Sınrın yok hiç abrakadabra Enerji ve güçle her yeri inlet Kalbin bağırır bas adrenalin ******************************* GRUBUMUZU ANLAŞMALI OLARAK KAPATTIĞIMIZ İÇİN MÜZİK ÇALIŞMALARINA BİREYSEL ŞEKİLDE DEVAM EDECEĞİZ. DuLDa Kapanış Konuşması: "Bu yazıyı 20 haziran 2017 tarihinde dulda gitaristi R. K. Olarak hem kendim hem de haddim olmayarak hislere tercüman olması açısından grup adına yazıyorum. Dulda serüveninin hangi kısmını anlatmaya çalışsam 3-5 satırla geçiştiremem oturup üstüne çok fazla düşünüp çok fazla yazmam lazım. Nerden baş

1

nedensellik... bir rüya görmüştüm, rüyamda birbirleriyle ilgisi ve âlâkası olmayan nesneler birbirlerinden etkileniyordu. söz gelimi; yere düşen kuru bir yaprak, aynı anda, bambaşka bir yerde bir canlı meydana getiriyordu, ya da cam kırıklarının havada birleşerek şekil alması, başka bir yerde aynı anda bir kelebeğin kanatlarının kapanmasına sebep oluyordu. uyandığımda bağımsız gibi gerçekleşen bu olaylar "mantıksız" ve saçma geldi, fakat bunun yanında çok şiirsel ve düşündürücüydü. "neden mantıksız?"  demek, aklıma gelen ilk soru oldu. evet fiziksel anlamda baktığımızda ilgisiz gibi, lakin fiziğin kendisi ve matematiğin kendisi hali hazırda, kurallar bütünü değil mi? fizik kurallarıyla ışığı yavaşlatıyoruz, atom altı parçacıkları keşfediyoruz, moleküllerden bileşik oluşturuyoruz. şimdi bir daha düşünürsek; evrenin kuralları ne kadar mantıklı? kim, bir kuru yaprak düşüşünün, aslında başka bir yerde ve zamanda bir canlıyı meydana getirem

2

Nedensellik ilkesiyle düşünürsek; canlılar hayatta kalabilmek için yaşıyor, 'hayatta kal, yaşa, ölme !' kodlarında yazılı, aynı kodların içinde; 'beslen, boşalt, tüket, büyü, değiş, üre, üret, zamanı gelince de öl '  yazıyor.  yaşamak için mücadele et, fakat sonra öl , ölmek için yaşa demek gibi... yaşamak için sadece kendi çıkarlarını düşün,  bencil ol, hayatta kal, fakat üre ! üremenin faydası ne? üremenin tek hücreli canlılara faydası olmadığı gibi,  (yeterince tatmin etmeyen bir açıklamaya göre zorunlu üreme söz konusu, fakat bu zorunluluktaki bilinç, yazı ilerledikçe size de anlamsız gelecektir) gelişmiş organizmalarda "fedakarlık" gözlemleyebiliyoruz ki bu da bencil var oluşa aykırı. hayvanlar ve insanlar üreyebilen, zeki ve fedakar canlılar. çok garip bir cümle, anlatabildiysem aynı zamanda da çok fantastik. eğer tek bir dna sarmalı bilinçli olarak tüm işlevlerimi yürütüyorsa, öyleyse tüm vücudumdaki bakteriler, h

3

Insanın doğa içindeki farkı ve uygarlığa/ilkelliğe meyilli insanın davranışlarının incelenmesi... önceki yazıda, canlıların sahip olduğu üstbilinçten söz etmiştik, henüz çoğu canlıda bir bilincin olup olmadığı tartışıla dururken. şu noktaya kadar insan dışındaki canlıları bilinçsiz diyerek nitelendirirsek, insan bilinçli, insan dışındaki canlıları üstbilinçli diye nitelersek, insan üstbilinçsiz diyerek ortak noktalarımızı bulma gayretiyle çıktığımız yolun sert bir sapağına denk gelmiş bulunuyoruz. bunun dışında, yine başka bir yazıda söz ettiğim gibi, insan diğer canlılar içinde, kötücüllüğü ile türünün tek örneğidir. çünkü diğer tüm yaşam biçimleri, hayatta kalma, öğrenme, tehdit unsurunu yok etme amacıyla savaşır, öldürür. bunun dışında sırf zevk için saldırganlık hali göstermezler. burda da diğer bi nokta olan, canlıların, tüm tabiatla uyum, barış içinde olması konusu gelir ki yine doğal dengeyi bozan, besin zincirine zarar veren, doğaya uyum yerine, doğanın

Özsöz 20

- Sevginin nedeni çoğu zaman korkudur, korku; tüm duyguların atasıdır.  - Her şeyin başladığı yere gitmek lazım, her konuda ve her zaman.   Kökene inmek lazım, her nedenin kökenine gidildiğinde, sonucu anlamak kolaylaşacaktır.   - Kötü veya çirkin olan her şeyin sevdiğim tek yanı, onlara asla özlem duymuyor oluşumdur.  - Duygular, daha zeki ve daha bilgili olmamızdaki temel neden. Yine de; hastalıklı fikirlerimiz de, hastalıklı duygularımızdan. İnsan kasten kurcalanmış ve bozulmuş bir makine gibi, en mükemmeli bile kusurlu.  - İlmin bizleri ne zaman tamir edeceği belirsiz, bu yüzden kendi kendimizi onarmalıyız. Hiç bir ilim ve buluş yoktur ki insan aklını tatmin etsin.  - Hayatta özgür olmaktan daha mühim bir mesele yok. Bu kıymet ne aşka, ne güce, ne de bağımlılıklara değişilebilecek bir şey değil.  - Kendini tanımak, amacının anlaşılmasını sağlar. Elma ağacı elma verir, limon ağacı limon. Tüm varlıklar, amaçları doğrultusunda hareket eder, amaçları doğrultusunda hareket

Özsöz 19

Resim
* Kertenkelenin havuzda debelenmesi onu kurtarmaz, çabasını farkeden birinin parmağıdır onu kurtaran. * Aklın varacağı yer bir, yollar farklı olsa da... * Farklı şeyler söyle ve az konuş, söylenilmişler söylendi zaten. * özüne dön, o herkesten başka. * Ne kadar boş söz ve ne kadar boş uğraş var, ilkelliğin köhne eseri değil midir şu GÜRÜLTÜ ? * Köpeklere kızabilir misin havladıkları için? öyleyse insanlara da kızamazsın aptallıkları için. * Her şey nasıl olması gerekiyorsa öyle olur, olacaksa olur, olmayacaksa olmaz, zaten başka türlü olamazdı. * Bir insan çaresizlikten değil de, kasten yalnızlığı tercih ediyorsa, ruh sağlığı bozuk demektir. *  En büyük sanat eserlerinin, en yalnız insanların ellerinde icra olması ne denli tesadüftür? * Dünyanın en iyi insanı bile olsanız, hep birtakım düşmanlarınız, nefret edenleriniz olacaktır.   * İçi boş, güzel bi kadından etkilendiğiniz için hayıflanmayın! Güzeli istemekte ne kotülük var, bizi biz yapan estetik ve güzellik

"Mutlu olmaktan kaçınma" eğiliminin nedeni

Kendini tanıyamamaktan kaynaklanan bir davranıştır. "Kendini Tanımak" kolayca ozetlenebilecek bir konu değildir, işin ucu "empati" yapmaya, "insanları dinlemeye", "kendine ve başkasına karşı dürüst olmaya" (düşünce ve davranışlarda adaletli olmak) , hatta ozguven sahibi olmaya kadar gider. Kısaca anlatmaya çalışırsak mutlu olmaktan kaçınma eğiliminin nedeni; Kişinin kendiyle yüzleşebilme cesaretini gosteremeyip ürkek kalmasından kaynaklanır, hatalarla yüzleşebilmek kişiye cesaret kazandırır, ayrıca sorunun çozumunde kesin ve gerçekçi tespitlerle tam bir başarı kazanılması sağlanır. Aksi bir davranış mutlu olmaktan kaçan, kaliteli ve iyi seçimlerden kaçınan bir bireyi doğurur. Bu doğuşun sebebi, korkmuş insanın rutinlerine olan bağıdır, korkmuş insan doğal olarak mağarasından dışarı adım atmak istemez, kendini güvende hissettiği bir kafeste tutsak etmiştir. Gerçek mutluluk ve yeni bilgiler ona korkutucu gelir. Seçimlerini bu sebepten küçü