Kayıtlar

Aralık, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yorumlarınız, Eleştirileriniz ve 2012 nin son yazısı!

Bütün eleştirilerinizi dikkatle okudum ve dinledim, çok teşekkür ederim görüşleriniz için... NOT: yeni yazılar 3 hafta sonra gelecek........ Öncelikle; yazıların içeriği ile ilgili hiç olumsuz eleştiri almadım. Bilakis konular mühim, verilen bilgiler yerinde/faydalı ve işleyiş sürükleyici olarak nitelendirilmiş, ki buna çok memnun oldum... Cümle ve kelimeleri çok/bol anlamlı bulanlar da olmuş ki, dikkatleri için ayrıca minnettarım...  Bunların yanısıra öneriler gelmiş; Aralara fotoğraf konulması ya da Belki 1 dk lık videolar konuyla ilgili Hatta çok sevdiğim bir arkadaşım, "sesinden dinlesek bunları, daha iyi olur daha çok kişiye ulaşır hem" demiş ki , yapılabilir. Yapıcı eleştiri olarak da; Üslubumu agresif bulan iki arkadaşım olmuş, onlar da okuyucu kitlesinin daha geniş tutulabilmesi açısından biraz daha ılımlı yazılabileceğini dile getirmişler. Daha uzun yazmamı isteyen okuyucularım olmuş. Uzun yazıları bölümlere ayırmamı isteyen olmuş. Nokta

"çok" GENEL KÜLTÜR ! (tavsiye ederim)

Dünya'nın en uzun ağacı kaç metredir? biliyor musunuz? cevabı bilmiyorsanız YUH size, çünkü bu, genel kültür sorusuymuş... kültürünüz çok zayıf demek ki (!).... Önce GENEL kültür dediler, sonra öğrendik ki POPÜLER kültürmüş, sonra üzerine böyle soytarılıklar çıkardılar ama bu kadarı da eşeğin *ötüne su kaçırmak arkadaş! (çok afedersiniz) tamam, merak uyandıran, çok enteresan bir bilgi ve bilmeyi çok isterim. Nitekim, az sonra internete yazıp, saniyesinde öğreneceğim, bu eşsiz ulvi bilgiyi. Ancak sizce gerçekten gerekli mi bunu bilmek? Bakınız bilmek zaten muazzam bir olgudur. ve ben de sizler gibi derim ki; keşke herşeyi bilebilsem... merak, insanın doğasından gelir....peki!  Lakin, ne yazık ki herşeyi bilmek mümkünatsızdır... Bir kere şu yüzden mümkünatsız; hafızanız ve bilebilecekleriniz sınırlı... hafızanızın olmadığını düşünün, neyi ne kadar bilecektiniz? (zamanında, susadığı için mutfağa giden, ancak mutfağa vardığında, orda bulunmasının nedenini ha

KENDİNİ BİLİM ADAMI ZANNEDEN ZÜMRE

dikkatinizi çekebilmek adına, konuya, GAZOZla giriş yapmak istiyorum... Türk markalarımızın azlığında, Uludağ portakallı gazoz'dan örnek verelim. yabancı kazanmasın. mantıksızlığa örnek çok günümüzde... mesela; Adam, aldığı uludağ gazozu dolaptan çıkartıyor, açıyor, içiyor, veee tam kapağını kapatmadan önce, plastik şişesini sıkıp, epey bi ölçüde havasını alıp kapağı öyle kapatıyor. yani aklınca iç basınç az olacak ki vakum etkisi yapacak ve böylece kapak sıkıca kapanmış olduğu için hava kaçırmayacak... vay beee ....bakınız bu ezber bilgi olduğundan, uygulamada tamamen yanlış kullanılmıştır. efendiler! fizik profesörü olmanıza gerek yok bunun yanlışlığını görebilmeniz için. neden gazoz kapaklarını ilk açışınızda "fııısssss" diye bir ses çıkar? -şişenin içindeki basıncın, dış basınca göre yüksek oluşundan. zaten kapağını tekrar kapatmamızın bütün nedeni de odur. peki o zaman siz şişeyi büktüğünüzde, şişe eski konumuna dönme eğilimi gösterdiğin

"bağnaz dinci"

geçenlerde müslümanlıkla, bağnaz dinciliği birbirine karıştırmış bir yobaz geldi, bağnaz bilimcileri pür dikkat dinlerim, onu da dinledim haliyle.... çünkü dinlerken, onları durdurup bildiklerini sandıkları şey hakkında aslında hiçbirşey bilmediklerini onlara göstermek, onları kazanmanın tek yoludur. onlar sizi bilmezsiniz sanırlar, oysa siz onlar gibi çok insan dinlediğiniz için ve düşünüp sorgulayıp araştırdığınız için, gerçek bilgiyi bilirsiniz. ve onlar farklı düşünenleri hiç dinlemedikleri için, hep aynı yerde dönüp dönüp dururlar... bağnaz her insanın doğasıdır bu. ister bilim adamı kılığına girsin ister inançlı adam kılığına girsin. her biri aynıdır. neyse, sohbetimden çok keyif almış bir şekilde beni dinlerken, çat diye dedim ki, dinimizde at üstünde de namaz kılınabilir... hemen karşı çıktı, yok öyle şey, öyle şey mi olurmuş? (beklediğim bir tepkiydi) bak dedim bilmediğim yerde konuşmam ben dedim bir türlü ikna edemedim fakat. bakınız bu çok basit bir örnektir, ama

bu sitenin amacı (1): düşünülmeyeni düşündürtmektir

bakınız ben yalnızca sizi düşünmeye teşvik edebilirim ve efendiler ben yalnızca size farklı bakış açıları gösterebilirim ondan sonra bir fikri benimsersiniz, benimsemezsiniz, o size kalmış. size burda bilimsel kanıt, makale, döküman, video sunmam, ha neden sunmam? çünkü okumuyorsunuz, araştırmıyorsunuz, ben böyle bir insan değilim,bana şu tezini dökümanla kanıtla derseniz, e-posta atın, eğer bir yanlışım eksiğim ya da kendinize ait bir antiteziniz varsa mertçe ve medeni bir şekilde yazın yollayın bana. hatam varsa düzeltirim, yazdıklarımı destekleyici döküman isterseniz kaynak gösteririm! (eğer araştırıp da bulamadıysanız) ancak benim size asıl vermek istediğim şey; internette bulamayacağınız, farklı bakış açıları tutup size gizli örgütlerden falan bahseden milyon tane site var benim amacım bu sitede; size, aklınıza gelmemiş olabilecek düşünce ve fikirleri tanıştırmak ya da yanlış bildiğiniz bilgileri ve düşünceleri çökertip, kalıplarınızdan kurtulmanızı sağlamak. bakın

safsatalara inanan kafası karışık insanlar

en zeki çocukların, afrikanın açlık içindeki eğitimsiz insanlarının oluşturduğu kabilelerden çıktığını biliyorsunuz değil mi? nedeni çocukken doğa ile haşır neşir olmaları ve beyinlerini sıkça kullanmak zorunda olmaları hayatta kalmanın gerekliliği... şehirlerde yaşayanlara bakalım bir de; beynin çalışmasını olumsuz etkileyen fiziksel faktörler: stres hava kirliliği su kirliliği toprak kirliliği antidepresan haplar GDOlu besinler her türlü ilaç ve hap ses kirliliği görüntü kirliliği uyku bozuklukları hormonal bozukluklar radyasyon kanserojen giyecekler yiyecekler ve ev ürünleri kozmetik ve temizlik malzemeleri hareketsizlik fast food aşırı yağ şeker tuz kullanımı chemtrail uygulamaları haarp çalışmaları sigara alkol meyve sebze balık süt ve süt ürünlerini yeterince tüketmemek beslenme bozuklukları koku kirliliği beynin çalışmasını olumsuz etkileyen psikolojik faktörler: subliminal mesajlar (sinema tv internet üzerinden görüntü ve ses yoluyla) "k

etiket ve fabrikasyon (bölüm 2)

Önemli not: Herhangi bir kişi ya da gruba hakaret maksatlı yazılmamıştır. Önceki yazımda bize nasıl düşünmeyi unutturup tek renk haline getirdiklerini anlatmıştım... şimdi izin verirseniz size, incelediğim bir çok insan üzerinden elde ettiğim fabrikasyon kimlikleri kategorize edilmiş şekilde tanıtacağım... ....(not: görüş ve inançlara saldırı amaçlı yazılMAmıştır, gözleme dayalı genellemedir.... en içten sevgi ve saygılarımla, iyi okumalar dilerim.) Türkiye için kategoriler: 1) "Rahatım yerinde, kafam da güzel olsun da, gerisi hikaye zaten"  Grubu, yani;  DÜŞÜNMEYENLER, grubu Nüfus:     "azınlık"           Rakım:       "kaf dağı" Tehlike seviyesi:  X             (nereye çekersen oraya gelirler) Bu gruptaki insanlar, düşünme, sorgulama gibi eylemlerden kendilerini muaf tutarlar, onlara göre bu eylem gereksizdir hatta vakit kaybıdır. Eğer çevrede değer verip saydıkları insanlar veya, bulundukları ortamdaki insanlar birşey

Etiket merakı ve fabrikasyon kimlikler (1. Bölüm)

'Etiket merakı' ve 'fabrikasyon kimlikler' Bakın ben hiçbirzaman hiçbirşeyin iddiaasında bulunmadım lakin şu yaşıma kadar görmüş olduklarıma dayanarak emin bir şekilde söylüyorum ki; Okumakla adam olunmuyor Okurlarımdan bazıları arkadaşlarım. Şimdi söyleyin bana; gerçekten ne öğrendiniz üniversitede? Bakınız ben de üniversite okudum, üstelik usanacak kadar çok sene. 2 üniversite 2 şehir ve 8 yılda her türlü insanla tanışma fırsatım oldu. Ve çoğu da şu an mezun, peki üniversite okumak ne kattı derseniz onlara? "Söz meclis dışında" tabi fakat dürüstçe cevap vermek gerekirse; Hiçbirşey! derim, diyeceklerdir... Bakınız çok odtülü arkadaşım oldu ve de boğaziçili Ancak zekadan bahsetmek gerekirse aklıma sadece boğaziçinden Gökçe kuruçay adlı bir arkadaşım gelir Fakat bulut, ibo, anıl, neda ve bir çok isim de en az gökçe kadar zekidir Üstelik bunlardan hiçbiri boğaziçi veya odtülü de değil, gazili, ankaralı ve mühendis, diş hekimi, i