Sanatın Kimyası


Sanat bir bileşiktir, matematiktir, fiziktir, bilimin bütün dallarıdır, aşkla icra edilen tüm mesleklerdir.
Doktor, mühendis, bilim adamı, öğretmen herkes sanatçı olabilir, mesleğini sevdiği ve yücelttiği takdirde.
Lakin mesleğini/sanatını "yüceltme" kaygısından ziyade, meslekle/ünvanla veya sanatla, "yücelme" gayesinde kimi insanlar. Sanatın ve sanatçının belirli yapı taşları vardır oysa...

Sanatın değişmez 3 hammaddesi; gönül, emek ve saygıdır. Sanat ahlaksızın mirası olmaz, gönül de emek de saygı da ahlak işidir neticede.

Gönül;
Duygudur, ruhtur, hissiyattır, zerafettir, aşktır.
Bunların tamamı sevgi, samimiyet, istek, incelik (empati) bulunduran bünyede bulunur.
Ülkesini, insanları umursamaz, kibirli, bencil, çıkarcı birinin gönlü yoktur, ruhu yoktur, gönülsüz/ruhsuz birinin de sanatı olmaz, söyleyecek sözü olmaz, paradan gösterişten başka dert ve amaç yoktur onda.
Oysa sanatta dışavurum, baş kaldırı, gelişim ve estetik vardır.

Emek;
Gönül, saygı var fakat emek yoksa, yine olmaz.
Emek çalışmak demektir, alâka ve özendir, yorulmak, yorgunluğa rağmen yılgınlığın karşısında durmak demektir. Elbette emeksiz sanat olmaz.

ve Saygı;
Özellikle ülkemizde sanatın katilidir saygısızlık, kesinlikle tahammülü yoktur sanatın. Öncelikle kişinin kendine saygısını bekler, zira tüm saygısızlıkların kökenidir özün kabalığı.
Emek verilmiş bir müziği bazen oturarak dinlemek gerekir, ya da birinin sözünü kesmek nasıl kabalıksa, müziği de son nota vuruşuna kadar kesintiye uğratmamak gerekir bazen.
Güzel bir film abur cubur yenerek izlenmez, yarın devam ederim diyerek bölünmez, sohbet edilmez.
Bunlar size sanatın söyledikleridir, eğer ki o, bunu iliklerinize kadar duyurabiliyorsa ve siz hala ona terbiyesizlik ediyorsanız, bir daha asla onu veya diğer türevlerini anlama veya hissetme lütfuna erişemeyebilirsiniz.
Güzel bir müzik çoğu zaman günlük bir sözü susturacak kadar büyük bir anlam taşır.
Çok nadiren de tam tersidir hitabet sanatçısı bilge bir kalbe sahip olduğunda.

Ülkemizde sanata yapılan saygısızlıklar;
1) Sanatı amaçlarına hizmet ettirmeye zorlama, köleleştirme:
Yönetmen olmak için filmi "ilk izleyişte" incelemek, kamera açılarına ve tekniklere bakmak,
Oyunculuk için harika bir eseri hiç etmek, oyuncunun çabalarını hiçe çevirmek,
Lisan öğrenmek için müzik dinlemek veya dizi/film izlemek.
Bunların hepsi "henüz ilk seferde, farklı bir kaygıyla (eseri anlamak/özümsemek dışında) yapıldığında son derece büyük bir terbiyesizlik edilmiş olunur ki zaten fevkalade müzikler ve şahane filmler insan ömründe kısa zaman kaplar, bu kısa zamana da bu hakaretleri sığdırmak çok hırslı ve nankörce bir davranıştır. Yönetmenlik, oyunculuk, dil bilim zanaatlerinizi başlamadan sona erdirir. Sanat kimsenin uşağı, kölesi veya hayat kadını değildir !
2) Sanata genel saygısızlık:
Sanatın bütün dallarına eş değer verilmelidir, ressamlık, heykeltraşlık, oyunculuk, müzisyenlik ve dahası.
Yüzlerce yıllık tarihi eserlere boya sıkmak, tahrib etmek hatta korumamak, doğanın şaheserlerini yok etmek, ağaçları kesmek, çevreyi kirletmek, hayvanların soylarını tüketmek.
Tavsiye edilen bir diziyi/filmi, bir müziği ortasından başlatmak veya direkt sonuna sarmak, (ki zaten filmler ilk 20 dakikada, diziler ise ilk 10 dakikada kendilerini belli ederler) sohbet etmek, bunların hepsi saygısızlıktır.
Öyleki, burada sadece sanat eserine saygısızlık değil, aynı zamanda ona emek vermiş olan herkese, söz yazarına, senariste, oyunculara, yönetmene, ışıkçısına, setçisine, kostümcü ve dekoratörlere, çaycısına değin her çalışanına şiddetli bir hakaret söz konusu olmaktadır.
3) Emeğe saygısızlık:
Yıllarını sanata vermeden büyük bir ukalalılık ve küstahlıkla kendini eleştirmen, müzisyen, yönetmen, sporcu, oyuncu ilan edenler. İşte böylelerinin yaptıkları iş nafiledir, verdikleri enerji nefestir, dağılır.
Sanatkarlığımızı kendimize takmış olduğumuz sıfatlarla kazanamayız, eserlerimiz, biz yaşarken ya da biz öldükten sonra kim olduğumuzu kulaklara fısıldar, işte o zamana kadar ne bir müzisyen, ne bir yazar ne de sanatçıyızdır, belki yalnızca bir düşünür.
Emek bilmeyenin emeği bilinmez.

Sanatkarın yükümlülükleri:
1) Nasıl olmalıdır?
Sanatçı her şeyden önce ve evvel insan olabilmelidir.
...ve insan asla, kimseyi ve hiçbir şeyi küçümseyemez!
Asırlar boyu sanat da yapsa, herkesin görüşüne, düşünüşüne kulak ve önem vermelidir.
Aynı zamanda eleştirenin haddini bilmesi şarttır.
2) Sanata, sanatkara, sanat severe saygı:
Hiç bir eser şan, şöhret, ün, para, mevki amaçlarıyla yapılmamalıdır, yapılamaz!
Sırf tutar diye veya insanlar nasılsa istek gösterir diye sanat yapılamaz, sanat severin beğenisini kazanmaya, hatta o beğeninin de çitasını yükseltmeye zorunlu hissetmelidir sanatçı.

Vatanına sahip çıkmayan, ihanetkâr insanlar sanatları gözetilmeksizin elbet tarihin içerisinde hiç yer almamışçasına unutulup gidecekler ve muhtemelen yaşarken bile değerleri olmayacaktır.
Bunlar, böyle eserleriyle beraber yok olacaklar, unutulacaklardır.

Sanat, ne birey, ne toplum, ne de sanat içindir. Sanatı herhangi bir nedene bağlamak anlamsızdır, sanatın var oluşu bir güdü, bir istek, bir zaruriyettir, görülmezmi ki evrenin kendi de bir sanattır!

R. Levent Everest

Bu blogdaki popüler yayınlar

Mentalist dizisi çözümlemelerim ve tahminlerim -spoiler-

Kendimiz için ne yapmalıyız ? -10 madde-

DuLDa 2015 & 2016 & 2017