hak etmek (2)
önceki yazımızın ana fikri "adalet" anlayışımızın ve algılayışımızın aslında
ne kadar eksik ve de yanlış olduğu ile ilgiliydi.
bunun sebebini ise, kısaca;
"eşlik" isteyişimiz, fakat "denklikleri" göremeyişimiz, olarak anlatmıştık ki,
bu sebepten, "hak ettiğini alabilmek" diye adlandırabilmiştik.
öyleyse herkesin hakettiğini aldığına (adalete) dair,
olabildiğince somut örnekler vererek gidelim.
önce olumlu örnekle gidelim...
diyelim ki "iyi" bir adamımız var;
10 yaşından beri her şeyi, durmadan düşünüyor,
ahlâkını korumaya gayret gösteriyor,
duygusallığını muhafaza ediyor,
veya olabildiğince etmeye çalışıyor,
çok okuyor, çok araştırıyor,
yaşıtları içki masalarında eğlenirken,
o;
müzik dinliyor, film izliyor, bisiklet sürüyor,
kaliteli arkadaşlarıyla kaliteli muhabbetler ediyor,
yaşıtları kafelerde dedikodu yaparken,
o;
kafe denildiğinde, satranç ve dama ile birlikte zihinlerde imgeleniyor,
yaşıtları çalıştıklarının iddiasıyla robot gibi ezberleyip ezberleyip,
gram zekâ kullanmadan bi yerlere gelirken, o sürekli çalışıyor,
sürekli yoruluyor, her gün, gözünü açtığı andan itibaren.
....
fazla ütopik değil mi? olsun ! durun bakalım işin sonu nereye varacak ?
...
şimdi; bu uydurma adamımızın hak ettiği şeyleri alıp almadığına bakalım.
"""olumsuz olarak hak ettikleri (kaybettikleri)"""
yalnız kalıyor, aklında bir fikir varsa uyuyamıyor,
yanlışlar daha fazla gözüne batıyor,
okul veya iş yerinde dayatılanları istemsiz reddediyor,
âhlaksızlıklara tâhhammülü kalmıyor,
stres ve sinirden tansiyonu 160'ta seyir ediyor,
anksiyete haplarıyla ortalıkta dolaşıyor,
6 sene boyunca balık gibi geziyor,
iki sayfa önce okuduğunu, iki dakika sonra hatırlamıyor,
topluma uyum sağlamakta güçlük çekiyor,
onu dost benimseyen çok az insan kalıyor, sürüyle arkadaşı olmasına rağmen,
dost gözükenler ise kıskançlıklarıyla, âhlaksızlıklarıyla ve aşağılıklaşmalarıyla ihanet ediyor.
"""olumlu olarak hak ettikleri (kazandıkları)"""
yukarıda yazılmış olan bütün olumsuzluklara rağmen huzurlu,
kendine güvenli, enerjik, ruhen mutlu ve neşeli.
Ayrıca bunlarla beraber, her gün ;
zekâsı, ürettikleri,
karakteri, ruhu, duyguları,
bilgisi, becerileri, vücudu,
aklı, çevresindeki insanların kalitesi (dostları)
ve zevkleri gelişiyor !
olumsuz örnekle devam edelim...
diyelim ki "kötü" bi adamımız var;
Hayatı boyunca şımartılarak büyütülmüş,
sorsanız sanat, ülke, aile, nişanlım nârâlarına bürünmüş,
fakat gerçekte, her yaptığı şeyi kendi için yapan,
gözünü para ve pul bürümüş,
dostunu satmayı bırak, yeterince para görse,
ülkesine ve ailesine bile sırt çevirebilecek bir "muhtaç" ve "aç",
ayrıca, arkasından konuşup durduğu bütün "üniversite" ve "iş"
arkadaşlarına dahi gevrek gevrek gülebilme ve görüşebilme
haysiyetsizliğini gösterebilecek derecede arsız,
bir yerlere gelebilmek adına "yönetmen" edalarıyla,
âhkâm kesip, anca saftirik insanları kandırabilen,
onursuz bi karakterimiz olsun...
...
yine fazla ütopik ama olsun !!!
....
"""olumlu olarak hak ettikleri"""
eğer şansı yaver giderse;
para ve şöhret...
(olumlu mudur bunlar, o da tartışılır...)
başka ?!? ne yazık ki başka birşey yok !
"""olumsuz olarak hak ettikleri"""
onursuzluk, şeref yoksunluğu,
ayrıca;
dedikoducu, riyâkar, samimiyetsiz,
yobaz, geri kafalı, ÜN düşkünü,
kibirli, zekâsı geri, karakteri yerlerde,
mutsuz, huzursuz,
enerjisi tükenmiş,
kendinden tiksinen,
kimsenin para ve şöhret dışında birşey beklemediği,
kimseye hayrının dokunmayacağı, hayırsız, kayıp bir herif olabilmek...
...
...
"iyi ve güzel şeyleri" nasıl hak edebiliriz ?
çalışarak, emek vererek, mücadele ederek.
dahası ;
sabrederek, severek, yüksek ahlâk edinerek,
fedakârlık ve tevekkül göstererek !
daha nasıl ?
merhamet, sadakât, şereflilik, dürüstlük, yardımseverlik göstererek !
kıskançlık etmeyerek !
...
...
herkes hak ettiğini alır.
sadece olaya eşitlik arayışıyla baktığımız için,
denklikleri göremeyiz efendim...
iyi ve onurlu günler dilerim !
R.L.E.
ne kadar eksik ve de yanlış olduğu ile ilgiliydi.
bunun sebebini ise, kısaca;
"eşlik" isteyişimiz, fakat "denklikleri" göremeyişimiz, olarak anlatmıştık ki,
bu sebepten, "hak ettiğini alabilmek" diye adlandırabilmiştik.
öyleyse herkesin hakettiğini aldığına (adalete) dair,
olabildiğince somut örnekler vererek gidelim.
önce olumlu örnekle gidelim...
diyelim ki "iyi" bir adamımız var;
10 yaşından beri her şeyi, durmadan düşünüyor,
ahlâkını korumaya gayret gösteriyor,
duygusallığını muhafaza ediyor,
veya olabildiğince etmeye çalışıyor,
çok okuyor, çok araştırıyor,
yaşıtları içki masalarında eğlenirken,
o;
müzik dinliyor, film izliyor, bisiklet sürüyor,
kaliteli arkadaşlarıyla kaliteli muhabbetler ediyor,
yaşıtları kafelerde dedikodu yaparken,
o;
kafe denildiğinde, satranç ve dama ile birlikte zihinlerde imgeleniyor,
yaşıtları çalıştıklarının iddiasıyla robot gibi ezberleyip ezberleyip,
gram zekâ kullanmadan bi yerlere gelirken, o sürekli çalışıyor,
sürekli yoruluyor, her gün, gözünü açtığı andan itibaren.
....
fazla ütopik değil mi? olsun ! durun bakalım işin sonu nereye varacak ?
...
şimdi; bu uydurma adamımızın hak ettiği şeyleri alıp almadığına bakalım.
"""olumsuz olarak hak ettikleri (kaybettikleri)"""
yalnız kalıyor, aklında bir fikir varsa uyuyamıyor,
yanlışlar daha fazla gözüne batıyor,
okul veya iş yerinde dayatılanları istemsiz reddediyor,
âhlaksızlıklara tâhhammülü kalmıyor,
stres ve sinirden tansiyonu 160'ta seyir ediyor,
anksiyete haplarıyla ortalıkta dolaşıyor,
6 sene boyunca balık gibi geziyor,
iki sayfa önce okuduğunu, iki dakika sonra hatırlamıyor,
topluma uyum sağlamakta güçlük çekiyor,
onu dost benimseyen çok az insan kalıyor, sürüyle arkadaşı olmasına rağmen,
dost gözükenler ise kıskançlıklarıyla, âhlaksızlıklarıyla ve aşağılıklaşmalarıyla ihanet ediyor.
"""olumlu olarak hak ettikleri (kazandıkları)"""
yukarıda yazılmış olan bütün olumsuzluklara rağmen huzurlu,
kendine güvenli, enerjik, ruhen mutlu ve neşeli.
Ayrıca bunlarla beraber, her gün ;
zekâsı, ürettikleri,
karakteri, ruhu, duyguları,
bilgisi, becerileri, vücudu,
aklı, çevresindeki insanların kalitesi (dostları)
ve zevkleri gelişiyor !
olumsuz örnekle devam edelim...
diyelim ki "kötü" bi adamımız var;
Hayatı boyunca şımartılarak büyütülmüş,
sorsanız sanat, ülke, aile, nişanlım nârâlarına bürünmüş,
fakat gerçekte, her yaptığı şeyi kendi için yapan,
gözünü para ve pul bürümüş,
dostunu satmayı bırak, yeterince para görse,
ülkesine ve ailesine bile sırt çevirebilecek bir "muhtaç" ve "aç",
ayrıca, arkasından konuşup durduğu bütün "üniversite" ve "iş"
arkadaşlarına dahi gevrek gevrek gülebilme ve görüşebilme
haysiyetsizliğini gösterebilecek derecede arsız,
bir yerlere gelebilmek adına "yönetmen" edalarıyla,
âhkâm kesip, anca saftirik insanları kandırabilen,
onursuz bi karakterimiz olsun...
...
yine fazla ütopik ama olsun !!!
....
"""olumlu olarak hak ettikleri"""
eğer şansı yaver giderse;
para ve şöhret...
(olumlu mudur bunlar, o da tartışılır...)
başka ?!? ne yazık ki başka birşey yok !
"""olumsuz olarak hak ettikleri"""
onursuzluk, şeref yoksunluğu,
ayrıca;
dedikoducu, riyâkar, samimiyetsiz,
yobaz, geri kafalı, ÜN düşkünü,
kibirli, zekâsı geri, karakteri yerlerde,
mutsuz, huzursuz,
enerjisi tükenmiş,
kendinden tiksinen,
kimsenin para ve şöhret dışında birşey beklemediği,
kimseye hayrının dokunmayacağı, hayırsız, kayıp bir herif olabilmek...
...
...
"iyi ve güzel şeyleri" nasıl hak edebiliriz ?
çalışarak, emek vererek, mücadele ederek.
dahası ;
sabrederek, severek, yüksek ahlâk edinerek,
fedakârlık ve tevekkül göstererek !
daha nasıl ?
merhamet, sadakât, şereflilik, dürüstlük, yardımseverlik göstererek !
kıskançlık etmeyerek !
...
...
herkes hak ettiğini alır.
sadece olaya eşitlik arayışıyla baktığımız için,
denklikleri göremeyiz efendim...
iyi ve onurlu günler dilerim !
R.L.E.