köşe yazısı 1
yılmaz özdil'in 20.03.2014 tarihli yazısından alıntı...
soner yalçın'ın 20.03.2014 tarihli yazısından alıntı...
Bakara makara
Dindar cumhurbaşkanı seçen, dindar hükümetin, dindar bakanı, Ankara’daki hacivat gaztecilerden biriyle konuşuyor.
*
Her cuma bir ayet sallıyorum diyor.
Google’a gir, atıyorum, Kuran’da kardeşlik, Kuran’da nankörlük, Kuran’da bilmem ne diye search yap, hepsi çıkıyor, ordan beğen bi tane, salla gitsin diyor.
Sabah 5’te çaktım bi tane.
Bakara makara diyor.
Google’a gir, atıyorum, Kuran’da kardeşlik, Kuran’da nankörlük, Kuran’da bilmem ne diye search yap, hepsi çıkıyor, ordan beğen bi tane, salla gitsin diyor.
Sabah 5’te çaktım bi tane.
Bakara makara diyor.
*
Tavsiyesine kulak ver.
Gir google’a.
Gir google’a.
*
Şöyle der Bakara suresi...
“Öyleleri vardır ki, inanmadıkları halde, Allah’a inandık derler. Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. İyi bilin ki, ortalığı bozanların ta kendileridir. İman edenlere rastladıkları zaman, inandık derler. Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman, seninle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz derler.”
“Öyleleri vardır ki, inanmadıkları halde, Allah’a inandık derler. Allah’ı ve müminleri aldatmaya çalışırlar. İyi bilin ki, ortalığı bozanların ta kendileridir. İman edenlere rastladıkları zaman, inandık derler. Şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman, seninle beraberiz, biz onlarla sadece alay ediyoruz derler.”
*
Unutmadan...
“Sığır” demektir bakara.
“Sığır” demektir bakara.
*
Montajsız Türkçe meali...
Bunca kepazelikten sonra, sandığa “sığır” gibi gitmemek lazım anlamına gelir!
Bunca kepazelikten sonra, sandığa “sığır” gibi gitmemek lazım anlamına gelir!
soner yalçın'ın 20.03.2014 tarihli yazısından alıntı...
Kişilik zafiyeti
Döneklik tartışmalarında bir yanlışlık var:
Yüzeyde ideolojik/fikir tartışması olarak gözüken, aslında derinde kişilik zafiyeti; para/maaş, makam/koltuk, ün/şöhret gibi maddi hayat talebi! Bu nedenle dönüyorlar.
Meselenin bu yönünü hiç konuşmuyoruz. Yüzleşmeliyiz, bu gerçekle…
Mehmet Altan’ın Sabah’tan Star’a geçmesinde aldığı astronomik paranın etkisi yok mu? Yapmayın.
Vaat edilen parayı alamayınca köşesinde bile yazdı: “Hasan Doğan benim Sabah’tan Star’a geçişimin baş aktörlerinden biriydi. Beyana güven duyma saflığımı hiç terk etmemem yüzünden, o süreçte farklı aktörler tarafından bana yapılan vaatlerle, şimdiki uygulamalar arasında büyük farklar olsa da, başlangıçta hepsiyle, Hasan da dahil, yoğun bir şekilde teşrikimesai yaptık.” (24.03.2010 Star)
İşte mağdur Mehmet Altan budur! O “farklı aktörlerin” vaatlerini tutmalarını istiyor. Başyazar köşesinden para dileniyor!
Ruh açlığını doyuramazsınız; ne paralar, mevkiler, şöhretler, akademik unvanlar verseniz de insanı ezen bu açlığı yok edemezsiniz. Bu cümleyi yazmamın nedeni şu: Başyazısında para dilenen Mehmet Altan’ın o dönem çok para kazanıyor olması. TMSF’nin el koyduğu CINE 5 gibi kanallarda hiç seyredilmeyen programlardan medya kriterlerinin çok üzerinde paralar aldı.
Üstelik: Hayatı boyunca devletten beslendiğini söylediği memuru-köylüyü-işçiyi aşağılayan Mehmet Altan, en kolay kazancı/büyük paraları devletten aldı!
Astronomik bu kazancı Melih Aşık köşesinde yazınca, Mehmet Altan ne yaptı dersiniz; iktidarın polis gücünü arkasına alarak herkese yaptığını bir kez daha tekrarladı: “Ergenekoncusunuz!” “Kullanılan gazetecisiniz!”
İşte budur; Mehmet Altanlar için Ergenekonculuk ya da kullanılan gazeteci olmanın kriteri, gerçeği yazmak! Düzenlerinin bozulmasını hiç istemediler.
Bu nedenle, nefret ve öç alma tutkusunu barbarlığa dönüştürdüler.
Bu nedenle, acımasızlarla ittifak yaptılar! Yaptıkları, “asmayıp da besleyelim mi” anlayışının başka bir versiyonuydu; “Silivri’ye sokmayıp da yazmalarına izin mi verelim!”
Yüzeyde ideolojik/fikir tartışması olarak gözüken, aslında derinde kişilik zafiyeti; para/maaş, makam/koltuk, ün/şöhret gibi maddi hayat talebi! Bu nedenle dönüyorlar.
Meselenin bu yönünü hiç konuşmuyoruz. Yüzleşmeliyiz, bu gerçekle…
Mehmet Altan’ın Sabah’tan Star’a geçmesinde aldığı astronomik paranın etkisi yok mu? Yapmayın.
Vaat edilen parayı alamayınca köşesinde bile yazdı: “Hasan Doğan benim Sabah’tan Star’a geçişimin baş aktörlerinden biriydi. Beyana güven duyma saflığımı hiç terk etmemem yüzünden, o süreçte farklı aktörler tarafından bana yapılan vaatlerle, şimdiki uygulamalar arasında büyük farklar olsa da, başlangıçta hepsiyle, Hasan da dahil, yoğun bir şekilde teşrikimesai yaptık.” (24.03.2010 Star)
İşte mağdur Mehmet Altan budur! O “farklı aktörlerin” vaatlerini tutmalarını istiyor. Başyazar köşesinden para dileniyor!
Ruh açlığını doyuramazsınız; ne paralar, mevkiler, şöhretler, akademik unvanlar verseniz de insanı ezen bu açlığı yok edemezsiniz. Bu cümleyi yazmamın nedeni şu: Başyazısında para dilenen Mehmet Altan’ın o dönem çok para kazanıyor olması. TMSF’nin el koyduğu CINE 5 gibi kanallarda hiç seyredilmeyen programlardan medya kriterlerinin çok üzerinde paralar aldı.
Üstelik: Hayatı boyunca devletten beslendiğini söylediği memuru-köylüyü-işçiyi aşağılayan Mehmet Altan, en kolay kazancı/büyük paraları devletten aldı!
Astronomik bu kazancı Melih Aşık köşesinde yazınca, Mehmet Altan ne yaptı dersiniz; iktidarın polis gücünü arkasına alarak herkese yaptığını bir kez daha tekrarladı: “Ergenekoncusunuz!” “Kullanılan gazetecisiniz!”
İşte budur; Mehmet Altanlar için Ergenekonculuk ya da kullanılan gazeteci olmanın kriteri, gerçeği yazmak! Düzenlerinin bozulmasını hiç istemediler.
Bu nedenle, nefret ve öç alma tutkusunu barbarlığa dönüştürdüler.
Bu nedenle, acımasızlarla ittifak yaptılar! Yaptıkları, “asmayıp da besleyelim mi” anlayışının başka bir versiyonuydu; “Silivri’ye sokmayıp da yazmalarına izin mi verelim!”